www.cumasucom.tr.gg |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|

- (001) Yüce yaratıcı Allah insanları neden yaratmıştır?
- (002) Allah'ın varlığının başı ve sonunun olmaması ve samed ismi ne demektir?
- (003) Allah'ın nuru ne demektir?
- (004) Allah'a inanmakta büyük zorluk çekiyorum.
- (005) Soru veya isyan, hastalık, kötülük problemi.
- (006) Allah'ın takdiri değişir mi?
- (007) Kader nedir?
- (008) Cinler normal insanlara zarar verebilir mi? Muska kullanmanın hükmü nedir?
- (009) Mirac nedir, nasıl olmuştur? İlgili ayetler.
- (010) Hz. Peygamberi tanımamış, davet ulaşmamışların durumu (ehl-i fetret).
- (011) Kader, davet ulaşmamışların durumu (ehl-i fetret).
- (012) Hz. İsa'nın yeryüzüne tekrar geleceğine inanıyor musunuz?
- (013) Bazı peygamberlerle ilgili anlatılan kıssalar.
- (014) Hz. Muhammed'in derecesi.
- (015) Evli olarak ölen insanlara da cennette huri veriliyor mu?
- (016) Ölüm hakkında sorular.
- (017) Semavi dinler ne demektir?
- (018) Dinî ve ilmî olarak Reenkarnasyon nedir?
- (019) Kadınların kabir ziyareti yapması, ilgili hadisler.
- (020) Gayr-i müslimlere cenaze ile ilgili profesyonel hizmetler sağlamak caiz midir?
- (021) Mezar yapımında mermer ve haç.
- (022) Gayb bilgisi, cinler, yıldız kayması, ilgili ayet ve hadisler.
- (023) Ayette gayb olduğu söylenen bazı bilgileri bugün insanlar biliyor mu?
- (024) Azrail aynı anda nasıl bir çok can alıyor?
- (025) Ku'an'da matematiksel mucize var mı?
- (026) Kur'an'da sayısal mucize var mı?
- (027) Mehdi inancı.
- (028) Allah kullarından niçin ibadet etmelerini istiyor?
- (029) Meni, mezi ve vedi nedir?
- (030) Diş dolgusu ve abdest.
- (031) Bir müçtehidi taklit.
- (032) Dolgu, alçı, sargı vb. bulunan kişi abdestte yıkar mı mesh mi eder ?
- (033) WC'de taharetlenirken vesveseden kurtulamıyorum.
- (034) İnanca ve amele dair konularda vesveseli olan biri nasıl davranmalı?
- (035) Kadından gelen akıntının hükmü, özür.
- (036) Bir oyunda yenen veya yenilenin bir şeyler ısmarlaması kumar mıdır?
- (037) Adet düzensizliği.
- (038) Özel hallerinde kadınların ibadeti.
- (039) Adetli bir kadın sa'y yapabilir mi?
- (040) Hac zamanında eşle ilişki, ihramda dikişli terlik.
- (041) Âdetli kadının tavâfı.
- (042) Âdet gören kadının Kur'an okuması.
- (043) Namazdaki sayılı ve belli şekillerdeki hareketlerin manası nedir?
- (044) Namaz vakitleri, kutuplarda vakit takdiri, teyemmüm, namazların cemi.
- (045) Mazereti bulunmadan namazı terk edenler dinden çıkarlar mı?
- (046) Namazda gülenin hem namazı hem de abdesti bozulur mu?
- (047) Namaz vakitleri, namazların birleştirilmesi, ilgili ayetler.
- (048) Cuma namazı ve işçiler, cuma vaktindeki kazanç, zorla ibadet.
- (049) Cumanın farzı öğle yerine geçiyor mu?
- (050) Cenaze namaz kılan kişilerin önünden geçilebilinir mi?
- (051) Geçmiş namazları kaza etmek kişinin namaz borcunu siler mi?
- (052) Kaza borcu olan sünnetleri kılar mı?
- (053) İstihare namazı ve rüya.
- (054) Seferilik bugün de geçerli midir?
- (055) Rahatsız olan kişinin oturarak namaz kılması.
- (056) Oruçlu iken iğne yaptırmak orucu bozar mı?
- (057) Zekat ve kurban ibadetini karı-kocadan hangisi yerine getirir? Altın takılar, nisab.
- (058) İşyeri sahibi işçisine zekat verebilir mi?
- (059) Hesaplanan zekat yıl içinde kısım kısım dağıtılabilir mi?
- (060) Alacağın zekatı verilir mi?
- (061) Yatırım amacıyla edinilmiş mülkün zekatı.
- (062) Ev ve arabanın zekatı ile ilgili birkaç soru.
- (063) Arazilerin çeşidi, mirasta paylaşımı, zekatı (öşürü).
- (064) Fiskobirlik kesintisi öşür yerine geçer mi?
- (065) Öşür. Zirai mahsullerin zekatı (çay, fındık).
- (066) Kurban kesmek farz mıdır, sünnet midir?
- (067) Hayvanı keserken bayıltmak, birden fazla kesim, yahudi ve hristiyanların kestikleri.
- (068) Kurban Bayramında yapılan ibadet ve merasimlerin dindeki yeri nedir?
- (069) Kurban-takva ilişkisi var mıdır?
- (070) Bir kıza gelen görücü, o kız olmazsa, onun kızkardeşi ile evlenebilir mi?
- (071) Nişanlı iken dini nikah (imam nikahı) yaptırıp boşanan kızın durumu ne olur?
- (072) Dinimize göre nişanlı çiftlerin birbirine karşı tavırları nasıl olmalıdır?
- (073) Resmî nikah-dinî nikah hakkında neler söylersiniz? Bugün sadece dinî nikah yeter mi?
- (074) Çevreden gizlenen nikah; evlenecek gençlere karşı ebeveyn ve toplumun görevleri.
- (075) Düğünde takılan hediyeler kime aittir?
- (076) Dinimize göre düğün nasıl olmalıdır?
- (077) Yurtdışında yapılan formalite nikah.
- (078) Yurtdışında anlaşmalı evlilik; din eğitimi.
- (079) Mehrini alamayan kadının hakkında kocasına itaati.
- (080) Evlenirken takılan altın ve hediyeler mehir yerine geçer mi?
- (081) Sonradan mehirde arttırma yapabilir mi?
- (082) Evlilikte ibretlik bir olay, öz eleştiri, mehir, muhalea.
- (083) Karı-koca ilişkileri, iletişim kurmak, konuşmak, eğitim; gıybet.
- (084) Oral seks, ters ilişki caiz değildir.
- (085) Zıhar ve hükmü nedir?
- (086) Bir erkek karısına bir anda, `seni üç kere boşadım` dese durumları ne olur?
- (087) Kocaya itaat, şartlı talak, yemin.
- (088) Üç kere boşanmış kadının başkasıyla evlenmeden eski kocasına dönememesi ve hülle.
- (089) Kadının boşaması, bain talak, ric`î talak, hakemler, mahkeme, kocanın kusuru.
- (090) Kızların mirastan erkek kardeşlerin aldığı payın yarısını alması.
- (091) Bir miras meselesi.
- (092) Şer`an mirasçı olmayan kişi mirasçı yapılabilir mi?
- (093) Yaşlının mirasını varislerine ölmeden dağıtması caiz midir?
- (094) Menkul-gayrı menkul malların mirasında kız erkek çocuk ayrımı.
- (095) Dede yetimi (babası, dedesinden önce ölmüş) torunun miras alması (1).
- (096) Dede yetimi (babası, dedesinden önce ölmüş) torunun miras alması (2).
- (097) Müt'a nikahı yapmak caiz midir?
- (098) Bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesine İslâm dininde neden izin verilmiştir?
- (099) Problemli eş; çocuklarım... Boşanmak mı, ikinci evlilik mi?
- (100) Müslüman kadının gayr-i müslim erkekle evlenmesi.
-
Bu kategoride bulunan çok okunan sorular
- haram lokma ve bankada çalışmak (25478)
- Dinimizin müzik dinleme konusundaki ölçüsü nedir? (17835)
- resim ve fotoğraf (12810)
- Aşık olmak konusunda dinimizin ölçüleri nelerdir? (12149)
- Cennet hayatı sıkıntısız olması (11061)
- Dinimiz flört tarzı ilişkiye nasıl bakmaktadır. Aşık olmak caiz mi? (9587)
- Müzik ve çalgı aletleri hakkında dinimizin hükümleri nelerdir? (8648)
- Irklar, kan grupları ve dünya dilleri nasıl oluştu? (8635)
- borsa (8339)
- Saç jölesi kullanmak abdeste ve namaza zarar verirmi? (8114)
- Saç boyama, müzik ve istihare (7799)
- Celcelutiye duası anlamı ve kaynakları nelerdir? (7732)
- Kumara giren oyunlar (7712)
- yıldız haritasına bakarak gelecek tahmin edilebilir mi (7694)
- Piramitler hakkında bilgi verir misiniz? (7565)
- DOĞUM KONTROLÜ VE AİLE PLANLAMASI
- Esma bin Yezîd (r.anha) Rasullah’tan şu rivayeti yapmıştır:
“…Canımı elinde tutana yemin ederim ki, emziren kadının hamilekalması (süt emen çocuğa öyle bir zarar verir ki, çocuk) at sırtında (koşturan ergin erkek olacak yaşa gelse yine) onu tutar yere atar.” (İbni Mace: 1/648. Ebu Davud: 5/9. Ahmed b. Hanbel, Müsned.) Yani çocuk ergenlik çağına gelse bile, süt emerken annesinin tekrar hamile kalmasıyla anne sütünün kalitesinde değişme ve zayıflama olduğundan kalitesi düşük sütü emen çocuğun sıhhati de etkilendiğinden Peygamberimiz (s.a.v.) kadının süt emzirme döneminde tekrar hamile kalmamasını tavsiye etmektedir. İki çocuk arasında en az iki yıl (süt emzirme müddetince) ara vermek, hem annenin sağlığı, hem de çocukların sağlığı açısından faydalıdır. Modern tıbda bunu tavsiye etmektedir…
Çocuk doğurma, emzirme ve doğan çocuğu büyütüp, eğitim ve terbiyesiyle uğraşması kadının asli görevidir. Bütün bunları yapmak için kadının beden ve ruh sağlığı yerinde olmalıdır. Kadının beden ve ruh sağlığını dikkate almaksızın İslam’da doğum kontrolü yoktur diyerek ve kadını ihmal eder tutum içerisinde bulunarak çok sayıda çocuk sahibi olmak taktir edilecek durum değildir. Önemli olan salt sayı çokluğu değil ümmet olma şuuruna sahip sayı çokluğudur. Bu şuuru çocuğa verecek olan da sağlıklı, bilgili, İslami terbiyeye sahip annelerdir.
Kadının hakiki görevi Allah’a kulluk, zevcelik (eşlik), çocuk doğumu ve eğitimidir. Diğer işlerde ise kadına yardımcı olunmalı, yükü paylaşılmalıdır.
Gebelikten Korunma Yolları:
AZİL, cinsel ilişkide erkeğin menisini dışarı boşaltması demektir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bazı hadisleriyle “azil” yapılmasına izin vermiştir. (Ebu Davud, Nikah: 48. Nesai, Nikah: 55.). Ancak Peygamberimiz “azli” teşvik etmemiş, ona izin vermiştir. Hatta bazı hadislerinde “azil” yapmanın kötülüğüne de işaret etmiştir. Ama Hanefi bilginleri, kadının izni olması halinde “azlin” caiz olduğu görüşündedirler.
“Azil” korunma yollarından sadece bir tanesidir. Bugün ilkel ve modern usullerle uygulanan daha bir sürü korunma metodu vardır. Bu korunma yollarının bazıları, çocuğu olma özelliğini sürekli ortadan kaldırır ve artık bu uygulamaya konu olan kadın, ya da erkeğin çocuk yapma kabiliyeti kalmaz. Kadının yumurtalıklarının alınması, erkeğin hadımlaştırılması bu tür bir yöntemdir. Bu insan fıtratına aykırı bir uygulamadır. Peygamberimiz aynı sonucu veren uygulamaları yasakladığından, İslam alimleri bunun caiz olmadığında sözbirliği halindedirler. Ancak her konuda olduğu gibi, bu konuda da zorunlu haller haramları ortadan kaldırır.
Kanal Bağlatmak:
Ameliyatla tohum yollarının bağlanması da, hüküm olarak kısırlaştırma gibi olmalıdır. Çünkü bu da fıtrata müdahale etmek demektir ve bu yöntemde de kısır kalma tehlikesi yüksektir.
Kadınların kendi kendilerine kullandıkları ilkel yöntemlerin hemen hepsinin zararlı olduğunu, çoğu zaman da bu yöntemlerin gebeliği önlemediğini, hatta sakat ve özürlü doğumlara sebep olduğunu tıp uzmanları söylemektedir. Bu yolla bulaşan mikroplar ve yapılan tahrişlerle doğan rahim hastalıkları da işin cabasıdır. İslam adil tıbbın zararlı dediği uygulamaları, o konuda bir emir olmadıkça haram sayar.
Takvim usulünü uygulayıp, kadının gebe kalma ihtimali az olan günlerde ilişki yapmak suretiyle korunmanın haram olduğunu söyleyen birisi, ya da gösteren bir belirti yoktur. Ancak bu da ihtiyaca dayalı ilişki esasına aykırı bir yöntemdir.
Erkeğin kılıf kullanması, “azil”den daha hafif olduğu için, “azil”e caiz diyenlerin ona da caiz diyeceği açıktır. Çünkü “azilde kadının isteğinin tamamlanmama ihtimali daha çoktur. Halbuki, İslam ilişkide kadının da tatmin edilmesine çok önem verir.
Dinî Açıdan Spirale Gelince: İbn Abidin’in “en-Nehr” adlı kaynaktan yaptığı alıntıya bakılırsa, caiz olması gerekir. Söz konuşu alıntıda “rahminin ağzını kapatmak kadının hakkıdır” denilir ve bir başka kaynağa atıfla “ancak bunu kocasının izni olmadan yapması haramdır” kaydı eklenir.
Ancak spiral kullanmanın dinen sakıncalı olan bir yönü vardır: Kendisi, ya da kocasının takamaması halinde, kadın spirali en hafifi, yine bir kadına taktıracak ve zaruret bulunmadığı halde avretini göstermiş olacaktır. Ergin oluncaya kadar sünnet olmamış erkeği artık bir başkası sünnet edemez, kendisi becerebilirse yapar, beceremezse sünnetsiz kalır. Çünkü avretini göstermesi haram, bu iş ise sünnettir. Sünneti yapmak için haram işlenemez diyenler vardır. Sünnet edilmesi gerektiğini söyleyenler ise; sünnetin dini bir şiar anlamı taşıdığını, sıradan bir sünnet sayılamayacağını söylemiş, bu yüzden ömür boyu sürecek bir şiar, zorunluluk doğurur ve sünnet edilir, demişlerdir. Spiral taktıracak kadında bu zorunluluktan söz etmek zordur. Bu yüzden konu, daha değişik açılardan incelenmesi gereken bir konudur. Bizim bundan şu anda anladığımız, spirali kadının kendisi ya da kocası takacaksa, “azilin caiz olduğunu söyleyenlere göre caiz olabilir, bir başkası takacaksa, zaruret yokken caiz olmaması gerekir (Allahu a’lem).
Haplar: Çeşitli haplar ve ilaçlarla yapılacak korunmanın caiz oluşu; adil bir doktor tarafından, o ilaçların kadına, erkeğe ve üreme organlarına kalıcı zarar vermediklerinin açıklanmasına bağlıdır.
Şimdiye kadar söylediklerimiz işin sadece bir yönüdür ve “azil”in caiz olduğunu söyleyen sahabe ve müctehid imamların görüşlerine ve diğer koruma yollarının da “azil” gibi sayılması esasına dayanır. Bunların yanında “azil”i dahi caiz görmeyen sahabe ve müctehidlerin bulunduğunu ve ayrıca diğer korunma yollarının “azil”e kıyas edilemeyeceğini söyleyenler de vardır. Haplar, kan bozukluğuna sebep olur.
Ama her ne olursa olsun, meselenin İslamî delillerle kesin bir sonuca bağlanmayışı, zamana ve zemine göre değişik uygulamaların caiz olabileceğini gösteriyor olmalıdır. Fakat İslamın bir fıtrat dini olduğunu düşündüğümüzde de, doğum kontrol yöntemlerinin hepsinde hoşlanılmayan yönün, hoşlanılana göre daha belirgin olduğu söylenebilir. En hafifi bile, olsa olsa helalin en hoşa gitmeyenlerinden olmasıdır. Çünkü konuyu sadece tabiat ve fıtrat açısından düşünen tıp uzmanları bile: “Çocuk olmaması yolunda alınan tedbirlerin hemen hiç biri tehlikesiz değil gibidir. Herhalde bu; çocuk istemeyenlerden, tabiatın öç almasıdır” demektedirler.
KÜRTAJ VE İLGİLİ HÜKÜMLER (Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Celal Yıldırım, Konya, Uysal Y. C.4.S.73 v.d.)
Kürtaj deyimi aslında bir kemik çıbanını, bir yere yapışık bulunan maddeleri kazımaya denir. Bu terim konuşma dilinde, daha çok döl yatağının (ana rahminin) içini kazıyarak cenini (organları ile belirmiş çocuğu) almak anlamında kullanılır.
Hekimlikte de bu işe “Kürtaj” denilmekle birlikte, dölyatağı içindeki mikropların, poliplerin, bir doğum ya da düşük sonunda kalan parçaların artıklarının temizlenmesi de aynı adla anılır.
Ana rahminde şekillenmeye başlayan ceninin kürtajla alınması üzerinde çok şeyler yazılmış ve söylenmiştir. Biz bunun tıbbi yönden sakıncalarını veya bazı iddialara göre yararlarını anlatacak değiliz. Bizi ilgilendiren husus, cenin ana rahminde teşekkül ettikten sonra zaruri bir hal bulunmadığı halde onu kürtajla almak ve aldırmak caiz midir? Müctehid imamların bu konudaki ictihad ve tesbitleri nelerdir?
Birçok meselelerde olduğu gibi, kürtaj konusunda da imamların nüans farkıyla da olsa görüşleri farklıdır:
a) Hanefi imamlarına göre, ana rahminde teşekkül eden çocuğu -zaruri bir hal olmadığı halde- kürtajla aldırmak bir cinayettir. Ancak bu cinayet bir yüzüyle cana kıymaktır, diğer yüzüyle annenin bir parçasına dokunmaktır.
b) Maliki, Şafii ve Hanbeli imamlarına göre: Kürtaj iki cinse karşı işlenen bir cinayettir. Çünkü burada ceninin hayatına bir tecavüz sözkonusudur.
Kürtajla İlgili Ayetlere Gelince:
Bilindiği gibi, kürtaj bir bakıma bir canı yoketmek demek olduğundan cinayet sayılmıştır. Kur’an’da üç yerde genel manada bundan bahsedilir. Genel manadan kastımız, mutlak anlamda çocuğu öldürmektir. Bu, ana rahmindeki cenini düşürmek manasına geldiği gibi, doğan çocuğu öldürme manasına da gelmektedir.
“De ki (Ey Allah’a karşı yalan uyduranlar!) Gelin de Allah’ın size neleri haram kıldığını okuyup (haber vereyim): Hiç bir şeyi O’na ortak koşmayın; ana-babanıza iyilikte bulunun. Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; -sizin de onların da rızkınızı biz veririr- hayasızlığın açığına da gizlisine de yaklaşmayın; Allah’ın haram kıldığı canı -haksız yere- öldürmeyin.” (Kur’an-l Kerim, En’am: 151)
Kur’an burada “öldürmeyin!…” tabirine esneklik katmış, çağın özelliklerine göre, hüküm çıkarılmasını kolaylaştırmış. Yani usul ilmine göre, ayet mücmel bırakılmıştır. Açıklaması hadislerle, yoksa ictihad yollarıyla yerine getirilir.
Burada şu üç husus ayetin kapsamına girer:
1- Ana rahmindeki çocuğu kürtaj ve benzeri bir fiille düşürmek veya almak,
2- Doğan bir çocuğu bilerek öldürmek,
3- Çocuğu eğitimsiz bırakıp onu ruhen öldürmek.
Birinci ve ikinci şekil, cinayet sayılır. Birincisinin cezasını ve haram kılındığını yukarıda açıklamıştık. İkincisi ise bilerek öldürüldüğü taktirde tam bir cinayet sayılır ki kısas gerekir. Üçüncüsü ise, büyük günahlardan biridir.
Çocukların öldürülmemesi hakkındaki ayette iki ayrı anlatım biçimi yer almıştı: En’am Suresinde “Sizin de onların da rızkınız) biz veririz” buyuruluyorken, İsra Suresinde: “Onları da, sizi de biz rızıklandırınz” buyurulmuştur. Kelime konumundaki değişiklik tekrar değişik hükümler getirmiştir: Birinci şekilde küçük çocuklarınızı -fakirlik korkusuyla- öldürmeyin, çünkü sizin ve sizinle birlikte onların rızkını biz veririz, buyurarak küçük yavrular size verdiğimiz rızıkla rahatlıkla geçinebilirler. O nedenle endişeye mahal olmadığı hatırlatılıyor. İkinci şekilde ise, baba ile ana’nın rızıklanmakta bir gün gelir de büyüyen çocuklarına tabii olacakları, ihtiyaçların karşılıklı yardımla gerçekleşeceği belirtiliyor. Büyüyüp hayata atılan çocuklar iş sahibi olduklarında kendileri için hazırlayacakları rızıkla pek ala fakir düşen ana-babalarını da geçindirebilirler. Bu fazla bir masraf ve külfeti gerektirmez.
“Çocuklarınızı fakirlik endişesiyle öldürmeyin. Biz onları da sizi de rızıklandırırız. Şüphesiz ki onları öldürmek büyük bir suçtur.” (Kur’an-ı Kerim, İsra: 31.)
Kur’an bu ayetle de kürtajı yasaklıyor. Cenin ana rahminde oluştuktan sonra artık ona dokunulmaz. Annenin hayatı sözkonusu olup, uzman dürüstlüğüne güvenilir tabibler tarafından herhalde çocuğun alınması gerektiği belirtilirse, o taktirde cevaz verilebilir.
Kadına ilaç vererek veya döverek veya rahime bir şey salarak ya da korkutarak çocuğunun düşmesine yol açmak veya kürtajla almak cinayet kabul edilir. Çocuk, kadının kendi fiiliyle düşürülse yine hüküm değişmez.
“Kıyamet günü kız çocuğuna hangi suçtan dolayı öldürüldüğü sorulduğu zaman…” ( Kur’an-ı Kerim, Tekvir: Bu ayetle, diri diri öldürülen kız çocuklarının hakkının kıyamet günü ortaya çıkarılacağı ve gereken kısaslama yapılarak ilahi adaletin tecelli edeceği açıklanıyor. Buradaki kısaslamadan maksat, cinayeti işleyene, suçuna uygun cezanın verilmesidir.
Kürtajla İlgili Hadisler:
İbn-i Me’sud (r.a.) Peygamber (s.a.v.) Efendimize soruyor:
- “Hangi günah daha büyüktür? Allah Rasülü cevap veriyor.
- Seni yarattığı halde Allah’a denk, ortak ve benzer koşman.
- Ondan sonra?
- Seninle beraber oturup (hazırlanan yemekleri) yer korkusuyla çocuğunu öldürmen…
- Ondan sonra?
- Komşunun karısıyla zina etmen…” (Buhari. Müslim.)
Çocuk Düşürmek İçin Rahmi Kurcalamanın Sakıncaları:
Rahmi bilhassa gebe iken karıştırmak çok tehlikelidir. Bu hal bazen çocuğu sarsar, öldürür, düşmesine sebep olur. Hem de çok defa çocuktan önce annesini mezara götürür.
Rahim gebelikte incelir. Rahmin yanıbaşında büyük kan damarları olmakla ya bunlar zedelenir büyük kan boşanmasıyla kadın ölür veya rahmin az çok zedelenmesiyle üstünü kaplayan zar iltihaplanır, karına mikroplar ve pislik bulaşır. Bu gibi vak’alarda kan zehirlenerek de kadın ölebilir. Bu sebeple çocuk düşürmek için rahmi her ne suretle olursa olsun karıştırmaktan şiddetle sakınmalıdır. Bu tehlikeler yalnız bu işi bilmeyenlerin elinde değil, ebe ve hatta mütehassıs hekimlerin elinde bile (lüzumlu, sıhhi sebeplere dayalı çocuk düşürmelerde bile) kürtaj yapılırken pekala başa gelebilir.
Rasülüllahın (s.a.v.) Kadınlarla Çocuklarını Öldürmemeleri İçin Yaptığı Anlaşma…
Hz. Peygamber (s.a.v.) yeni müslüman olan kadınlarla bey’at eder, onlardan söz alırdı. Bu kadınların uymaya söz verdikleri hususlardan biri de “evlatlarını öldürmemeleri…” mealindeki ayetin tefsirinde, İbni Kesir, çocuk düşürmenin de evlat öldürmeye dahil olduğunu kaydeder. (Kur’an-ı Kerim, el-Mümtehine:12)
Kadınlardan Habil kızı Azze şöyle der:
“Rasulüllah (s.a.v.) ile yaptığım antlaşmada o, bana: “Gizli ve açık bir şekilde çocuğunu öldürmeyeceksin” diye şart koştu. Açık olan çocuk düşürmenin ne demek olduğunu bilirim. (Cahiliyet çağında olduğu gibi). Gizlice çocuk öldürmeye gelince ben onu Rasulüllaha sormadım. O da kendiliğinden söylemedi. Öyle kanaat getirdim ki o, çocuk düşürmektir. Allah’a yemin ederim ki hayatım boyunca asla çocuk düşürmeyeceğim!…
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 13070 ziyaretçi (24782 klik) kişi burdaydı! (© 2007-2008 Copyright ßy_sedat_0550 @hotmail.com) |
|
|
|
|
|
|
|